Kısa bir yazı: Bugün CHP-MHP’nin çatı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu olarak belirlendi. Eğer sizler de benim gibi yerel seçimler sonrası hala post-travmatik stres bozukluğu yaşıyorsanız, herhalde çok da bir beklenti içerisinde değildiniz. Ancak, yerel seçimleri heyecanla karşılamış ve kendinden menkul oy verme eylemlerini severek ifa etmiş arkadaşlarımızdan bazıları hala bir umut içinde çatı adayınını kim olacağını bekliyorlardı. Görülen o ki, MHP-CHP kendilerinden bekleneni yaparak, siyasetlerini AKPnin kurduğu seküler-muhafazakar kültür savaşları ekseninin dışına çıkarmayacaklar ve alternatif bir siyaset yerine burada oynarayarak pragmatik bir başarı kazanmak hayalleri kurmaya devam edecekler. AKPyi kendi oyununda yenebileceklerini düşünmeleri saflık.
Bu kısa yazıda daha önce yazdığım 1969 yazısına atıfla, ABDli Yeni Sol (New Left) aktivistlerinin seçime bakış açılarını hatırlatmak istedim. Yeni Sol’un ufak ama önemli önemli gruplarından olan Yippie‘lerin, geçen yazımda anlattığım, Demokrat Parti Kongresi eylemleri sırasında pigasus adlı bir domuzu ABD başkanı olarak aday göstermişlerdi. Bunu yapmalarının nedeni tamamen, ABD demokratik seçimlerinin absürtlüğünü göstermek ve meşru olmadığını anlatmaktı.
ABDli aktivistlerin ve devrimcilerin Demokrat parti karşıtlıklarının nedeni, bu partiyi Vietnam savaşının müsebbibi olarak görmeleriydi. Üstüne üstlük, kazanacağı kesin olarak görülen Humphrey, Vietnam işgalini devam ettireceğini açıkça söylüyordu. 1968 seçimleri Nixon’ın başarısıyla sonuçlandı, ve bunun özellikle ABD solu için ne kadar büyük bir hezimete ve zarara yolaçtığını biliyoruz. Ancak bugünkü seçim goygoyları için de hatırlatmak gerekiyor ki, sorun moral üstünlüğüne rağmen sayısal olarak azınlıkta olan “sol” cenahın hangi adaya oy verdiği değil, nüfusun çoğunluğunun seçimi meşru bir temsil mekanizması olarak görerek, baskıcı muktedir adaya oy vermesi ve verecek olması.
1968 ABDsinde savaş yanlısı Demokrat bir adaya oy vermesi düşünelemeyecek olan Yeni Sol aldığı kararlarda tutarlıydı. Asıl soru, 2013da sokaklara inen Türkiye eylemcileri, müessen nizamın içinde oynama odaklı, kısa vadeli kazanım umutlu, pragmatik stratejilere bel bağlamaktan vaz geçebilecek mi?